7 Ekim’de Filistin’de başlayan savaş Orta Doğu’ya yayıldı. Lübnan, Irak ve Yemen savaşın ilk etapta sıçradığı ülkeler olurken İran sürecin başından beri bölgesel bir savaştan yana olmadığının sinyallerini vermişti. ABD’nin de savaşın tırmanmasıyla sürece kendisini doğrudan dahil etmesinde herhangi bir çıkarı yok. Ancak Yemen’de Ensarullah Hareketi(Husi) tarafından Filistin direnişine destek vermek için başlatılan operasyonlar işin rengini değiştirdi.
ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun Husilerin İsrail’e sevkiyatı engellemek için başlattığı operasyonlara silahlı ynaıt vermesi İran’ın duruşunda bir değişikliğe neden oldu. Ayetullah Ali Hamaney’in Husi saldırılarını ‘canlı bir cihat örneği’ olarak nitelemesine rağmen bu saldırılardan kendilerinin sorumlu olmadığını açıklamıştı. Husilere destek veren İran’ın bu açıklamayı yapması muhtemelen savaşın bölgesel bir nitelik kazanmaması içindi.
Ancak bugün durum değişti. ABD, İngiltere ve koalisyon güçleri tarafından Yemen’e yapılan saldırılar İran’ın tavrını sertleştirmesine neden oldu.
‘SAVAŞIN KAPSAMI GENİŞLEYECEK’
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Yemen’deki Husilere karşı İngiltere ile birlikte yeni saldırılar başlatan ABD’ye “savaşın kapsamının genişleyeceği” konusunda uyarı mesajı gönderdiklerini söyledi. İran devlet televizyonunun haberine göre, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) Gazze’deki durumla ilgili bugün düzenleyeceği toplantıya katılmak için New York’a giden Abdullahiyan, bölgedeki gelişmelere dair gazetecilere açıklama yaptı.
ABD’nin İngiltere ile birlikte Yemen’deki Husilere karşı düzenlediği hava saldırılarına değinen Abdullahiyan, “ABD ve İngiltere’ye, bölgede barış ve güvenliği tehdit eden saldırılarının savaşın kapsamını genişleteceği konusunda mesaj ve ciddi uyarılar gönderdik.” dedi.
PAKİSTAN’LA BUZLAR ERİDİ
İran’ın Suriye’deki muhalifleri ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde yer alan MOSSAD karargahını vurması savaşı tırmandırmama politikasına uygun görünmese de İsrail saldırılarına verilen bir yanıt olarak yorumlanmıştı. Ancak Pakistan ile yaşadığı gerilim olayı farklı bir boyuta taşıdı.
İran, Pakistan topraklarında konuşlu olduğunu öne sürdüğü Ceyş’ül Adl adlı örgütü vurunca Pakistan’da İran’da bulunan terör örgütlerine bir saldırı düzenledi. Karşılıklı gerilim dün yatıştı. Büyükelçi krizinin çözülmesi üzerine bugün Abdullahiyan’ın İslamabad’ı ziyaret edeceği haberi buzların eridiğini gösterdi.
İran, Pakistan’la olan gerilimi düşürerek yönünü tamamen Filistin, Lübnan ve Yemen’e dönebilir, Kızıldeniz’deki gelişmelere odaklanabilir.
KIZILDENİZDEKİ DURUM
Yemen’deki Husiler, İsrail’in Gazze’deki saldırılarına tepki olarak 31 Ekim’de Yemen açıklarında İsrailli şirketlere bağlı olduğunu belirttikleri ticari gemilere el koymaya, bazılarına da dron ve füzelerle saldırılar düzenlemeye başladı.
ABD güçleri bu süreçte birçok kez Yemen’den atılan füze ve kamikaze dronları düşürdüğünü duyurdu.
Husilerin eylemlerinin ardından çok sayıda gemicilik şirketi, Kızıldeniz’deki seferlerini durdurma kararı aldı.
ABD, küresel deniz ticareti güvenliğinin tehlikeye girdiğini ileri sürerek 18 Aralık’ta bir grup ülkenin katılımıyla Husi güçlere karşı “Refah Muhafızı Operasyonu” adında çok uluslu “deniz görev gücü” oluşturulduğunu açıkladı. Kızıldeniz’de 31 Aralık’ta İsrail ile bağlantılı gemiyi ele geçirmeye çalışan Husilere ait 3 sürat teknesi, ABD helikopterleri tarafından ateş altına alındı. Husiler, 10 Ocak’ta da İsrail’e destek olduğu gerekçesiyle Kızıldeniz’de ABD’ye ait bir geminin füze ve kamikaze dronlarla hedef alındığını duyurdu.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 11 Ocak’ta ABD ve Japonya tarafından sunulan, Husilerin Kızıldeniz’deki saldırılarının acilen sonlandırılmasının talep edildiği kararı kabul etti. Bunun ardından ABD ve İngiltere, Yemen’e 11 Ocak’ta hava saldırıları başlattı. İki ülke son olarak bu sabah karşı Avustralya, Bahreyn, Kanada ve Hollanda’nın desteğiyle yürüttükleri hava saldırıları kapsamında Yemen’deki 8 Husi hedefini vurduklarını açıklamıştı.
