Dört yıl önce bugün (11 Mart 2020) Dünya Sağlık Örgütü Kovid-19 salgınını pandemi ilan etmişti… Aynı tarihte dünya geneline yayılan salgının Türkiye’de tespit edilen ilk vakası da Sağlık Bakanlığı tarafından açıklandı. Hemen ertesi gün de önlemler devreye girdi. Ülkedeki virüse bağlı ilk ölüm ise 15 Mart 2020’de gerçekleşti. Dünya genelinde de her gün yüzlerce, binlerce kişi ölüyordu. O zamandan bu yana dünya genelinde ve ülkemizde yıllarca süren Kovid virüsü korkusu ve mücadele kapsamında uygulanan yasaklar, kısıtlamalarla değişen yaşam biçimimiz de herkesçe malum. Neyse ki o günler artık geride kaldı, normal yaşama döndük. Ama salgının atlatılmasında en büyük etken Kovid aşısı tartışması hala bitmiş değil… İlk başlarda neden geciktiğini ama sonrasında da daha çok aşı karşıtlığını ve olası yan etkilerini konuşurken şimdilerde ise durum aşının olanlarda tahribat yaratıp yaratmadığı noktasına evrilerek devam ediyor. Buna dayanak olarak gösterilen ABD kaynaklı bazı araştırmalarda var. Hatta tahribat yarattığı ve ölümlere neden olduğu iddiasıyla dünyada açılan dava örnekleri de söz konusu. Bunlara karşılık Dünya Sağlık Örgütü’nün Ocak 2024’deki son açıklaması da “Kovid aşıları Avrupa’da en az 1,4 milyon kişinin hayatını kurtardı” şeklinde… DSÖ’nün Avrupa’da 34 ülkedeki Kovid-19 aşılarının etkisini analiz eden çalışmasına göre; söz konusu aşılar, aşılamanın başladığı Aralık 2020 ile Mart 2023 arasında ölüm oranının yüzde 57 azalmasını sağladı. Avrupa’da şu anda 2,5 milyon olan kümülatif ölüm sayısı aşılar olmasaydı yaklaşık 4 milyon kişiye ulaşabilecekti…
★ ★ ★
Dün bu durumu Dünya Sağlık Örgütü’nde Tanı, Sınıflandırma ve Değerlendirme Bölüm Başkanlığı görevini uzun yıllar yürüten Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bedirhan Üstün’e sordum. O’nun da öncelikle vurguladığı aşıların gerçekten ölümleri önlediği, milyonlarca insanı kurtardığıydı… Devamında anlattıkları da şunlardı:
“ABD’de iki ay önce yayınlanan bir araştırmada kontrol grubundakilerden aşı olanlarla olmayanlar arasında kalp damar komplikasyonu anlamında olanlarda biraz artış görüldü deniliyor. Ama orada karşılaştırmayı yaparken aşı olanların ölümden kurtulma oranını göz ardı ediyorlar…”
Nasıl yani?
“ABD’de aşı olmasalardı bir milyon insan daha ölecekti. Yani aşı hayatları kurtardı, bu arada bir şekilde tahribat oranında aşı olanlarda bir miktar artma oldu, sonuçta immün sistemle oynuyorsun ama bu toplum hekimliği ya da hekimlik bağlamında göze alınabilecek bir risk. Kaldı ki; aşı olmayanların Kovid’e yakalanma riski çok yüksek olmasına rağmen, aşı olmayıp Kovid geçirseydin ve hayatta kalsaydın da Kovid’in yan etkileri olabilirdi. Çünkü vücutta kalıcı etki olabiliyor. Mesela kızamık geçiriyorsun kızamıktan sonra kalıcı yan etkiler ortaya çıkabiliyor, beyinde bir ensafalit (beyin iltihabı ya da enfeksiyonu) oluyor SSPE deniyor ama o kadar minimal bir şey ki kızamık aşısı olmaya karşı değiliz.”
★ ★ ★
Kısacası o zamanlardan dört yıl sonra bugün Kovid artık grip gibi normal bir virüs statüsüne düşmüş durumda. Pandemi, epidemi, dedikleri küresel ilgi ve önlemleri içerecek statüde görülmüyor...Yani bilim insanlarına göre; şu anda korkutucu yeni bir varyant söz konusu değil ama Kovid yine olacak, muhtemelen de Kovid aşısı diğer grip virüsü aşılarıyla birlikte yapılacak. Bütün bunlardan öğrenilecek bir tek şey varsa o da aşıların işe yaradığı, hayat kurtardığı…